17 Aralık 2010 Cuma

SEDEF

Sedefin oluşumu ve tedavi şekilleri tüm dünyaca halen araştırılmaktadır. Yapılan araştırmalara göre sedefe yakalanan insanlar genellikle çok hassas yapılı, her şeyi fazlasıyla ince düşünen ve kafasına takan, çok çabuk üzülebilen insanlardır. Genellikle üzüntülü, sıkıntılı bir dönemin sonunda sedef ortaya

çıkmaktadır. Lezyonlar çoğunlukla dizkapaklari, dirsekler gibi eklem yerlerinde görülür. Ayrıca vücudun tüm bölgelerinde de görülebilir. Şaçlı deride, sırt bölgesinde, karın bölgesinde, tırnaklarda, ayak altında bile oluşabilir. Nadiren yüz bölgesinde de görülmektedir. Yapilan araştırmalarda sedefin oluşumunda genetik bir etkininde olduğu anlaşılmıştır. Sedefli bir anne veya babanın doğan çocuklarında da ilerki yaşlarında sedef olma riski vardır. Ama bu kesinlikle sedefli anne veya babanın da çocukları sedef olacak demek değildir.    

Sedef yakalanan bir insan ne yapar?
Sedefe yakalanan bir insan öncelikle doktora başvurur.Bu rahatsızlık bazen, bazı egzama türleriyle karıştırılıyorlarsa da teşhis genellikle doğrudur. Sedef teşhisi konulan hastaya doktorlar kortizon içerikli krem ve losyonlar tavsiye etmektedirler. Bunlar hasta tarafından kullanılmaya başlandığında lezyonların hızla geçtiği görülmektedir. Fakat birkaç gün sonra lezyonlar tekrar belirmektedir. Bu sedef lezyonlarının tekrar ortaya çıkması hastayı moral yönünden de çöküntüye uğratmaktadır. Çok aşırı derecede ilerlemiş vakalarda hastaya kortizon içerikli dahilen alınan ilaçlar da tavsiye edilmektedir. ilaçları içmeye başladıktan sonraki günlerde hastada sedefli bölgeler hızla iyileşmeye başlamakta fakat ilaçları bıraktıktan bir süre sonra tekrar belirmektedirler. Kortizon içerikli ilaçların uzun süreli kullanımında yan etkileri ortaya çıktığından çok fazla tavsiye edilmemektedir.
Alternatif tedaviler
Sedef görüntü olarak insanda psikolojik çöküntü yaratmaktadır. Etrafında yaşayan insanların meraklı bakışları, soruları, bulaşıcı bir hastalıkmış gibi davranmaları kişiyi iyice sıkıntıya sokar. Sivas’ta, balıklı göl adında bir kaplıca tesisleri vardır. Burası zaman zaman televizyonlarda haberlere ve paralı haberlere konu olmuştur. Buradaki hiçbir özelliği olmayan balıkların, bu suya giren insanların sedefli bölgelerini adeta ilahi bir güdüyle yiyip sözde tedavi ettiği haberlerde yansıtılmıştır. Tabi ki bu tesisler sedefli hastaların hücumuna uğramıştır. Oradaki olay şudur; orada zaten bir kaplıca havası vardır. Kaplıca suyu sedef yaralarını yumuşatmaktadır. Orada yaşayan ve sadece karnını doyurmak isteyen balıklar da bu sedef pullarını yemektedirler. Birkaç gün sonra yaralar kaybolmaya başladıkça sedef sanki geçiyormuş gibi görünmektedir. Birçok hasta bu kaplıcalara uğramış, bir sonuç alamamıştır. Ayrıca oradaki havuzlara birçok insanla beraber girilmektedir.
Balıklar çeşitli insanların yaralarını kanatmaktadırlar. Orada hepatit ve mantar gibi hastalıkları kapanların sayıları da küçümsenemeyecek kadar çoktur. Yani kısacası insanlar orada tedavi olduklarını sanıyor, evlerine döndükten birkaçgün sonra tekrar bu sedefle yaşamaya devam ediyorlar
Sedef hastalığına güneş ve deniz suyu da çok iyi gelmektedir. Doğal tuzlu su birçok deri hastalığına iyi geldiği gibi, güneşle birlikte sedefe de faydalı olmaktadır.On günlük bir deniz tatilinden sonra sedefinden büyük ölçüde kurtulmuş insanlarla karşılaşılmıştır. Bazı poliklinik ve hastanelerde doktor kontrolünde sedef hastalarına puva(ışık) tedavisi uygulamaktadırlar. Bunun yaptığı etki de güneş ışınlarının yaptığından fazla değildir.

Sedef tamamen çaresiz bir hastalık değil!
Doktora gidip teşhis koyulduktan sonra bana başvuran birçok sedef hastasına tavsiye ettiğim bitkisel ürünlerle %90-%95 oranında iyileşme görülmüştür. Yani 100 kişiden 90-95'i tamamen iyileşebilmektedir.
Sedefin tedavisinde en önemli rolü bitki özleri oluşturmaktadır. Önemli rahatsızlıklarda bitkileri kaynatarak kullanmak yetersiz kalmaktadır. Bitkilerin içerisinde kaynatılarak çıkmayacak etken maddeler vardır. Bunlar çok özel laboratuvarlarda değişik bir yöntemle elde edilmektedir. Bu bitki özleri belirli ölçülerde suya damlatılarak içilmektedirler.
Bahsettiğimiz bitkisel terkibi oluşturan bitki ve bitki özleri, Sağlık bakanlığının 1 Ekim 1985, 5777 sayılı tamiminde belirtilen ve kullanılmasında sakınca olmayan bitkisel maddelerdendir. %100 Saf bitki özleridir ve kişiye özel dozlarda hazırlandığı için yan etkileri bulunmamaktadır.
Bitki özlerinin yanı sıra bu rahatsızlıkta beş cins bitki tavsiye etmekteyim. Bunların da gramajları ve hazırlama şekilleri çok önemlidir.
Ayrıca haricen kullanılan yine saf bitki özleri ile hazırlanan krem de kullanılmaktadır. Asıl etkiyi dahilen kullanılan bitki ve bitki özleri yapmasına karşın, krem yaraların kapanmasını hızlandırmaktadır. Eğer saçlı deride de sedef var ise bitki özlerinden oluşan bir saç toniği kullanıldığında yine yaraların kapanması hızlanacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder